BİYOGRAFİ

2015 yılında İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü'ne girmeye hak kazandım. 4 yıllık eğitim öğretim hayatım boyunca İzmir ili ve dışında pek çok kongreye katıldım ve sertifika aldım. Ayrıca 1st INTERNATIONAL HEALTH SCIENCE AND LIFE CONGRESS’ İNDE konuşmacı olma ve poster yayınlama fırsatı da buldum. Türkiye Diyetisyenler Derneğinin yürüttüğü Beslenmede Gıda Güvenliği Eğitimini aldım ve Klinik Enteral Parenteral Nütrisyon Derneği tarafından gerçekleştirilen Klinik Nütrisyon Temel Eğitimi'ni aldım. 4. sınıfta yaptığımız hastane stajlarımızda deneyim ve tecrübeye sahip oldum.



HİZMETLER

Sen de Aynalarla Barışmaya Hazır Mısın ?

Diyetisyen ve Beslenme Uzmanı Beyza Yalav; genç, dinamik ve güleryüzüyle İzmir ofisinde beslenme ve online diyet danışmanlığı vermektedir.

SIKÇA SORULAN SORULAR

1Sporcu Beslenmesinde Proteinlerin Ne Önemi Var? Hangi Spor Dalında Kaç Gram Protein Alınmalıdır? Önerilenden Fazla Protein Alımı Hangi Problemlere Sebep Olur?
Proteinler, sporcunun dengeli diyetini oluşturan önemli bir besin ögesidir. Protein kas dokusunun onarılması ve geliştirilmesi için gereklidir, büyüme ve gelişmeyi destekler. Proteinler; kasların güçlenmesini ve hacim kazanmasını sağlar. Ancak bu süreç sadece yüksek proteinli diyet ile değil kuvvet antrenmanı ile birlikte sağlanır. Sporcunun günlük enerji gereksiniminin yaklaşık %12-15’i proteinlerden sağlanmalıdır. Sporcunun gereksinim duyduğu protein miktarı; kondisyon düzeyine, egzersizin türüne, vücut ağırlığına, toplam günlük enerji gereksinimine ve karbonhidrat tüketimine göre değişir. Protein kaynakları; et ve et ürünleri, balık, kümes hayvan etleri, yumurta, kurubaklagiller, yağlı tohumlar, süt ve süt ürünleridir. Dayanıklılık sporcularına önerilen miktar günlük 1.2-1.4 g/kg’dır. Kuvvet antrenmanı yapan sporcular için önerilen miktar 1.6-1.7 g/kg’dır. Önerilenden fazla tüketilen protein, gerek duyulmadığında, vücutta yağa çevrilerek enerji kaynağı olarak depolanır. Ayrıca, gereğinden fazla alınan protein, olası ciddi sağlık risklerine neden olur.
2Sporcularda Dehidrasyonun Önlenmesi İçin Ne Kadar Sıvı Tüketilmelidir?
Birçok sporcu susadıkça su içer. Oysaki susama duygusu dehidrasyonun belirtisidir. Dehidrasyonun önlenmesi için, sporcular gün boyu bol sıvı tükettiğinden emin olmalıdır. Antrenmandan en az 4 saat önce vücut ağırlığının kg başına 4-6 mL sıvı tüketilmesi önerilir. Hidrasyonun amacı, antrenman sırasında vücut ağırlığının %2’den fazlasının kaybını önlemektir. Vücut ağırlığının ≥%2 kaybında, sporcunun performansının azaldığı kanıtlanmıştır. Sporcunun terleme oranını bilmesi, dehidrasyonun önlenmesi ve antrenman sırasında sıvının planlı bir şekilde tüketilmesini sağlar. Örneğin, 70 kg vücut ağırlığında olan bir sporcu, 1.4 kg’dan fazla vücut ağırlık kaybını önlemek için terleme miktarından daha fazla su/sıvı tüketmeyi hedeflemelidir. Antrenman sırasında sıvı tüketimi, egzersizin şiddeti ve süresine bağlıdır. Hidrasyonun amacı, antrenman sırasında vücut ağırlığının %2’den fazlasının kaybını önlemektir. Antrenman veya müsabaka sırasında sıvı tüketilmesi bazen mümkün olmayabilir, bu nedenle de antrenman/müsabakaya başlamadan önce sporcunun yeterli sıvı tüketmesi sağlanmalıdır. Özellikle uzun süreli dayanıklılık spor dallarında, antrenman ve müsabaka sırasında su ve %6-8 karbonhidrat içeren spor içeceklerinin tüketimi önerilir. Antrenman sırasında ter yoluyla kaybedilen vücut suyunun geri kazanılması gerekir. Antrenman öncesi ve sonrası tartılarak terle ne kadar sıvı kaybedildiği saptanabilir. Antrenman sırasında kaybedilen su ve elektrolitlerin geri kazanılması ve sonraki antrenman için daha hızlı toparlanılması için, pratik olarak her yarım kilo kayıp için ortalama 500-750 mL su ve diğer sıvıların tüketilmesi önerilir. Spor içeceği ve süt iyi birer toparlanma içeceğidir.
3Antrenmandan Ne Kadar Süre Önce Ana Öğün Yapılmalıdır? Sporcularda Antrenman Öncesi ve Sonrası Beslenme Nasıl Olmalıdır?
Genel bir ilke olarak antrenman ve müsabakadan 3-4 saat önce ana öğün tüketilmesi sindirim için gerekli süreyi sağlaması açısından önemlidir. Sporcunun kendi sindirim sisteminin tepkilerini bilmesi, yiyeceklerin daha iyi tolere edilebilmesi için antremanlar öncesi farklı yiyeceklerin denenmesi, sindirim sisteminin uyum sağlaması için önemlidir. Antrenman ve müsabaka öncesi; yüksek karbonhidrat içeren, az yağlı yiyecekler sindirim sistemini rahatsız etmediği için tercih edilmelidir. Yüksek yağ ve protein içeren yiyecekler (yumurta sarısı, yağlı peynir, salam, sosis, hamburger, kızartılmış yiyecekler) tüketilmemelidir. Yüksek miktarda basit karbonhidrat içeren yiyecekleri tüketmekten kaçınılmalıdır. Katı yiyecekleri tüketmekten rahatsız olan sporcular, sıvı öğünler tüketmeyi deneyebilir. Ancak mide rahatsızlığını önlemek için bu ürünlerin yüksek posalı olanları alınmamalıdır. Yüksek posalı beslenmeye alışkın olmayan sporcular, yüksek posa içeren yiyecekleri tüketmekten kaçınmalıdır. Müsabakadan 1-2 gün önce yeni yiyecekler denenmemelidir. Yeni denenen bir yiyecek ve içecek; bulantı, kramp, ishal gibi olumsuz sonuçlara neden olabilir. Yeterli sıvı tüketimi göz ardı edilmemelidir. Antrenman ve müsabaka sırası; özellikle bir saatten fazla süren, sıcak ve nemli havada yapılan egzersizlerde, sıvı kaybını gidermek ve kan glikoz düzeyini desteklemek için saatte 30-60 g karbonhidrat içeren içecekler tüketilmelidir. Vejetaryen sporcular; enerji, protein, yağ ve bazı önemli mikrobesin ögelerini (demir, kalsiyum, riboflavin, çinko, D ve B12 vitamini) yetersiz almaktadır. Bu sporcular için spor diyetisyeni danışmanlığında iyi planlanmış bir diyet düzenlenmelidir.
4Sporcularda Karbonhidrat Yükleme (Glikojen Yükleme) Nedir ve Yarar Sağlar Mı?
Uzun süreli bir egzersizde yorulmaya başlanmaktadır. Bu noktada kaslarda ne kadar glikojen depolanmışsa sporcu o kadar geç yorulmaktadır. Kaslarda depolanan glikojen diyetle alınan karbonhidrat ve egzersiz miktarına bağlıdır. Karbonhidrat yükleme, antrenman ve beslenme programı değiştirilerek dayanıklılık sporcularının kas glikojen depolarının arttırılması işlemidir. Karbonhidrat yükleme işlemi ile kas glikojen depoları ortalama %50-100 oranında arttırılabilmektedir. Karbonhidrat yüklemede amaç performansın arttırılmasıdır. Karbonhidrat yükleme işlemi müsabakadan önceki 1-3 gün dinlenme ve yüksek karbonhidrat alımı şeklinde uygulanır. Uygulanan bu diyetin 10-12 g/kg karbonhidrat içermesi gerekmektedir. Bu kadar yüksek karbonhidrat içeren diyetin tüketimi zor olacağı için diyette yüksek karbonhidrat içeren içecekler bulunmalıdır. Yüksek karbonhidrat içeriği olan bu içecekler 15-20 gram karbonhidrat içeren izotonik sporcu içecekleri ile karıştırılmamalıdır. Karbonhidrat yükleme işlemi dayanıklılık sporcuları (kayak, uzun mesafe koşuları, yüzme, bisiklet, triatlon ve tenis turnuvaları) için yararlı olsa da, 60 dakikadan daha az süren müsabakalarda herhangi bir yarar sağlamamaktadır. Hatta bazı dezavantajlara da sahiptir. Kaslarda depolanan her 1 gram glikojen ile birlikte yaklaşık 3 gram da su depolanmaktadır. Bu depolanan su vücut ağırlık artışına ve kas sertliğine neden olmaktadır. Glikojen kullanıldıkça su serbest kalmakta bu durum sıcak havalarda yapılan antrenmanlarda avantaj sağlasa da artan vücut ağırlığı özellikle kısa süreli aktivitelerde artan glikojen deposunun sağladığı yararları etkisiz kılmaktadır. Ayrıca, voleybol, futbol ve basketbol gibi durup başlayan sporlarda da benzer şekilde avantaj sağlamamaktadır.
5Süt Sporcu İçeceği Olabilir Mi?
Süt tüketimi; akut kas protein sentezini, kas protein dengesini geliştirerek arttırmaktadır. Ayrıca, süt tüketimi minumum 12 hafta sürdürülen kuvvet antrenmanları ile birleştirildiğinde, kas hipertrofisi ve yağsız kütlede önemli bir artış gözlenmektedir. Araştırmalar sınırlı olmasına karşın, sütün dayanıklılık sporlarında da egzersiz sonrası için iyi bir içecek olarak önerilebileceği, rehidrasyon içeceği olarak etkinliği de kanıtlanmıştır. Süt, spor içecekleriyle kıyaslandığında, güç ve dayanıklılık sporları yapan bireyler için, besin öğelerini daha yoğun içeren bir içecektir. Az yağlı, seyreltilmiş sütler egzersiz sonrası dönem için güvenli ve etkin bir spor içeceği olabilir. Süt ve süt ürünleri; protein, yağ, aminoasit, vitamin ve mineraller açısından çok iyi bir kaynaktır. Ticari amaçlı kullanılan birçok spor içeceğinin (glukoz, maltodekstrin) içerdiği miktarlarda karbonhidrat (laktoz) içermektedir. Süt, 3/1 oranında daha yavaş sindirimi sağlayan ve emilmesi sonucu kan aminoasit düzeyinin artmasına neden olan kazein ve whey proteinlerini içermektedir. Diğer bir avantajı ise, kas metabolizmasında ve protein sentezinde önemli rol oynayan dallı zincirli aminoasitleri büyük oranda içermesidir. Son olarak; süt egzersiz sırasında terleme ile kaybedilen elektrolitleri yüksek miktarda doğal yapısında barındırmaktadır. Bu elektrolitlerin yüksek düzeyde alımları, egzersiz süresince oluşan kayıpları yerine koymaya yardımcı olmaktadır.
6Çölyak Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
Çocuklarda hastalığın ilk belirtileri anne sütü veya diğer sütlerle birlikte buğdaylı, yulaflı, çavdarlı ek besinlere başlanmasıyla oluşur. Çölyak hastalığının belirtileri; yaşa göre kiloda düşüklük, boyda yaşa göre kısalık, büyüme geriliği, öne doğru çıkıntılı karın, sertleşmiş kaslar, çomak parmak, miktar olarak fazla, sık ve kötü kokan gaita, iştahsızlık, kusma, kronik ishal/yağlı dışkı, tekrarlayan karın ağrısı ve konstipasyondur.
7Çölyak Hastalığında Tolere Edilebilen Glüten Alımı Günlük Kaç mg’dır?
Günümüzde çölyak hastalığının tek tedavisi glutensiz diyet uygulamasıdır. Katı glutensiz diyet uygulaması; günlük gluten alımının 20 mg’dan daha az (1 ince dilim ekmeğin %1’i) olmasıdır. Ancak her çölyaklının alt limitlerde de olsa tolere edebileceği bir gluten vardır. Günde 10 mg gluten tüm çölyaklılar için güvenlidir ve bağırsaklarda anlamlı bir hasar oluşturmamaktadır.
8Gebelikte Nelerden Uzak Durulmalıdır?
Tereyağı, krema gibi doymuş yağlardan, işlenmiş ve hazır yiyeceklerden (bisküvi, kek, salam, sucuk, sosis, cips vb.), alkollü ve karbonatlı içeceklerden uzak durun. Çay ve kahve tüketimi en aza indirilmelidir. Yemeklerden bir saat öncesi ve bir saat sonrasına kadar çay ve kahve içilmemelidir.
9Gıda İntoleransı Nedir?
Gıda intoleransı, herhangi bir besinin tüketiminden sonra sindirim sisteminin o besine karşı gösterdiği reaksiyon olarak tanımlanır. Sağlıklı olduğunu düşünerek tükettiğimiz pekçok gıda vücudumuzda sindirilemiyor ya da daha az sindiriliyor ve bunun sonucunda da birçok sindirim ve kilo problemleri görülebiliyor. Gıda intoleransı bireyden bireye farklılık gösterir ve kişiye özeldir. Herhangi bir gıdaya karşı gelişen intolerans başta kilo verememe, mide ve bağırsak, deri ve cilt hastalıkları ve migren şikayetlerini tetikliyor ya da bunlardan birine sebep oluyor olabilir.
10Gıda İntoleransı ve Gıda Alerjisi Aynı Anlamı Mı Gelir?
Gıda intoleransı ile gıda alerjisi aynı şeyler değildir. Alerjik bir reaksiyonun ortaya çıkması için az miktarlarda alerjene maruz kalmak yeterlidir. Vücutta alerjik bir reaksiyon meydana geldiğinde bağışıklık sistemimiz yabancı ve zararlı maddelere karşı IgE antikorunu üretir. Bu durum da kaşınmalara, kızarıklıklara, solunum sıkıntılarına ve hatta bazen ölüme bile sebep olabilir. Gıda toleransı ise, alerjilerin tersine fiziksel olarak kalıcı olumsuz etkilere sebep olur. Bu etkiler alerjide oluşan etkilere göre daha uzun olması muhtemeldir. Bu etkilerin de ortaya çıkması uzun zaman alabilir ve haftalarca sürebilir. Gıda intoleransında, vücudumuzda zararlı ya da yabancı maddelere karşı doğal olarak IGg antikoru üretilir. Belirtilerin ortaya çıkabilmesi için yüksek miktarlarda belirtileri tetikleyici gıdadan tüketilmesi gerekir. Örneğin; bir kişi 2 bardak süt içip olumsuz bir durumla karşı karşıya kalmazken, 3. Bardakta kötüleşebilir. Bu durum kişinin bağışıklık sistemi ile ilgili değildir. Bu yüzden gıda toleransı ile gıda alerjisi birbirinden çok farklı terimlerdir.
11 Stres Azaltan Yiyecekler Nelerdir?
Son zamanlarda gündemde olan ‘stres azaltan yiyecekler (comfort food)’, olumsuz duygularımızı azaltırken olumlu duygularımızı artırmakta. Bu stres azaltan yiyecekler kültürlere göre değişkenlik göstermekle birlikte genellikle karbonhidrat içeriği yüksek, pratik hazırlanabilen besinlerdir. Gün içinde yüksek meyve-sebze tüketimi pozitif ruh haline sebep olabilir. Mutluluk hormonu olarak isimlendirdiğimiz serotonin hormonunun vücuttaki üretimi; istiridye, salyangoz, ahtapot, kalamar, muz, ananas, erik, fındık, süt, hindi, ıspanak ve yumurta gibi besinlerin tüketimiyle artmaktadır. Bu yüzden bu yiyeceklere günlük beslenmenizde bolca yer verin. Triptofandan zengin besinlerin de tüketimi duygu durumunuzu olumlu etkileyecektir. Bu besinler; kaju fıstığı, ceviz, fıstık, badem gibi kabuklu yemişler; susam, kabak çekirdeği ve ayçiçeği gibi çekirdekler; soya fasulyesi, buğday, pirinç ve mısır gibi tahıllardır. Pozitif ruh haline sahip olmak için bu besinlerden ölçülü olarak tüketmeniz gerektiği görüşündeyim.
12Depresyon Tedavisinde Hangi Yiyecekler Kullanılmalı?
Zeytinyağı, balık, meyve, sebze, fındık, baklagiller, kümes hayvanlarının eti ve süt gibi besinler depresyonu önlediği ve hatta bu besinlerin depresif semptomların tedavisinde kullanılabilecekleri çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Ayrıca omega-3 yağ asitlerinden zengin bir beslenme sizi majör depresif bozukluklar dahil olmak üzere pek çok ruhsal hastalıktan koruyabilir. Hatta depresif bozukluğu bulunan kişilerin omega-3 çoklu doymamış yağ asidi takviyesi almaları tedavide etkili olacaktır. Çoğu kişi stres durumunda kendisini rahatlatacak yiyeceklerin arayışına gider ve normalden daha fazla tüketim yapar. Bu noktada yapacağınız seçimler çok önemlidir. Boş kalori kaynağı olan karbonhidrat değeri yüksek rafine şeker içeren besinleri tercih etmek yerine posa içeriği yüksek meyve ve sebzeleri seçmek daha doğru olacaktır. Çünkü rafine karbonhidrat ve şeker tüketimi kan şekerinde genellikle stres hormonu olarak adlandırılan epinefrinde dalgalanmalara (düşüş ve yükselişlere) neden olabilir. Bu da vücudun strese verdiği yanıtı kötüleştirebilir.
13Online Diyet Sistemi Nedir? Bu Sistemden Yararlanmak İçin Ne Yapmanız Gerekli?
İçinde Whatsapp iletişimi mevcut olan online diyet sistemi sayesinde diyetisyeniniz ile kolayca iletişim kurabilir ve beslenmeniz ile ilgili merak ettiğiniz tüm sorularınıza yanıt alabilirsiniz. Haberleşmeye önem verdiğimiz için sizlere öğün saatlerinizi hatırlatıyoruz; ana öğün ve ara öğünlerinizi atlamamış oluyorsunuz. Diyetinize fit ve pratik tarifler ekleyerek uyum sağlamanızı kolaylaştırıyoruz. ‘Kaçamak yapmıyorsunuz değil mi?’ ya da ‘Bugün neler tükettiğinizi bizimle de paylaşmak ister misiniz?’ gibi sorularla kaçamak sayısını minimumda tutmaya çalışıyoruz. Üstelik bize yolladığınız öğün fotoğraflarınızda porsiyon kontrollerini yaparak sağlıklı kaçamaklara izin de veriyoruz. Bu sayede diyet yaparken lahmacun bile tüketebiliyorsunuz. Öncelikle sizden 6 ay öncesine kadar alınmış bir kan tahlili istiyoruz. Daha sonra kilo, boy, yaş, kronik hastalık, düzenli ilaç kullanımı, besin alerjisi, günlük uyku düzeni, beslenme alışkanlıkları vb. sorulardan oluşan danışan tanıma formumuzu doldurmanızı istiyoruz. Son olarak da 3 günlük bir besin tüketim kaydınızı istiyoruz. Yani 3 gün boyunca yediğiniz çikolatadan tutun içtiğiniz kahveye kadar saatleriyle birlikte yazmanızı istiyoruz. Buradaki amacımız beslenme yönünden nerede hata yaptığınızı görmek. Bu aldığımız bilgilerden yola çıkarak tüm besin öğesi ihtiyaçlarınızı karşılayacak şekilde size uygun bir beslenme programı oluşturuyoruz. Genellikle, 3 ana 3 ara toplamda 6 öğünden oluşan menülerimiz sayesinde uzun süreli açlık yaşamadan, kan şekeri düzeyinizi dengede tutacak şekilde hedeflediğimiz kiloya ulaşıyoruz.
14Egzersize Başlamadan Önce Açlık Tokluk Durumu Nasıl Olmalı?
Egzersiz yaparken kalp ritminiz, dolaşımınız ve solunumunuz artar. Sinir sistemi alarm çalmaya başlar. Bazı hormonlar daha fazla salgılanmaya başlar. Tüm bunlar ‘sempatik’ sinir sistemi tarafından aktif hale getirilir. Sindirim sistemi ise ‘parasempatik’ bir aktivitedir. Yani egzersiz esnasında sindirim sistemi yavaşlar ve hatta nerdeyse hiç çalışmaz. Egzersiz boyunca vücutta artan kan akımını neden hem kaslar için hem de sindirim sistemi için kullanalım ki? Egzersizle birlikte kaslarımızda oksijen ihtiyacı artar ve atık ürünleri (karbondioksit ve hidrojen gibi) uzaklaştırmak için kan dolaşımına ihtiyaç oluşmaya başlar. Bu yüzden egzersiz sırasında mide kesinlikle dolu olmamalı. Fakat uzun süre açlık durumundan sonra da egzersiz yapılmamalı. Mideye giren yiyecekler ortalama 3 saat içinde sindirilmek üzere bağırsaklara geçmeye başlarlar. Yani egzersiz sırasında kasların ihtiyaç duyacağı besinler iki-üç saat önce alınmış olmalı. Ayrıca sindirimi uzun süren besinler her zaman vücudu parasempatik sürece sokmaya iter ve egzersiz sırasında gerekli olacak sistemlerin etkisi azalır. Bu yüzden egzersizden önce sindirimi uzun süren yağlı yiyecekleri tercih etmek yerine protein ve karbonhidrat ağırlıklı hafif yiyecekler tercih edilmelidir.
15Hangi Egzersizleri Yapmamız Gerekli?
Öncelikle herkes tarafından yapılan ve popüler olan egzersizleri seçmek doğru bir yöntem değildir. Nasıl sakatlandığınızı anlayamazsınız bile. Nasıl bir programa ihtiyacınız olduğunu bir uzmana danışarak öğrenmeli ve kendi vücudunuzu iyi tanımalısınız. Herhangi bir eklem ağrınız oluştuğunda o çalışmayı durdurmalısınız ya da değiştirmelisiniz. Bilinçli bir şekilde yapılan pilates veya yoga başlangıç için ideal olabilir. Yüzme gibi egzersizlerde de kendinizi yaralamanız oldukça zordur. Tabi ki yüzme biliyorsanız. Bir egzersiz programını değerlendirirken önceliğiniz egzersizin şiddetini değerlendirmek olmalıdır. Sizin için şiddetli mi? Yağ yıkımını mı arttırıyor, kuvveti mi geliştiriyor? Yoksa vücut kompozisyonunuzu mu düzeltiyor? Amacı olmayan, şiddeti size göre ağır olan, duruşunuzu değiştiren ve popüler olduğu için yapılan hiçbir spor sağlıklı değildir.
16Kardiyo Egzersizleri Neden Önemli? Sağlığa Faydaları Nelerdir?
Kardiyorespiratuar egzersiz yani ‘kardiyo’ olarak da adlandırılan egzersizler, kalp ve dolaşım sistemini harekete geçirir. Bu egzersizlere kalp güçlendirme antrenmanı da diyebiliriz aslında. Kardiyo egzersizleri, kalbin kan pompalama kapasitesini artırır, nabız atışını kontrol eder, kilo kontrolünü sağlar ve stresi azaltır.
17Neden Kadınlarda Selülit Daha Fazladır?
Östrojen hormonu ile yağ dokusunun erkeklere göre daha fazla olması ve sahip oldukları deri kalınlıklarının sık olmasından dolayı kadınlarda daha sık görülür diyebiliriz. Dokularda oluşan hasar, adiposit diye adlandırılan derialtı yağ dokusunun aşırı gelişimine neden olur. Böylece kan ve lenfatik dolaşım üstünde baskı oluşmaya başlar. Bağ dokularının da yeterince beslenememesiyle selülitler kendini gösterir.
18Selülitlerden Kurtulmak İçin Ne Yapmalıyız?
Öncelikle ilk yapmanız gereken şeylerden birisi su tüketimini artırıp, tuz tüketimini sınırlandırmak olmalıdır. Aşırı tuz tüketimi, vücutta suyun tutulmasına neden olmaktadır. Bu durumda dolaşım sistemi ve vücuttaki sıvı dengesi etkilenmektedir. Yine tuz tüketimine bağlı olarak vücut susuz kalmaktadır. Bu yüzden günlük tüketilmesi gereken su miktarı kişiden kişiye göre ne kadar farklılık gösterse de 2 litrenin altına düşülmemesi gerekmektedir. Alkole ve sigaraya dikkat! Alkolün vücutta pek çok olumsuz etkilere neden olmasının yanında selülit oluşumunda da etkisi vardır. Vücutta yağ olarak depolanan alkol, karaciğerimizi ve dolaşım yolları ile sıvı dengemizi etkilemektedir. Sigarayı da unutmayalım. Dolaşım sistemine zarar veren ve deri incelmesine sebep olan sigara, selülit oluşumunu tetiklemektedir. Egzersiz olmadan olmaz! Selülit oluşmasını engelleyen ve oluştuysa bile yok edilmesini sağlayan en önemli yöntemlerden biri egzersiz! Düzenli yapılan egzersiz programları ile kan dolaşımı artar. Ne kadar fazla kalori yakarsanız vücuttaki yağ oranınız o kadar azalacaktır. Her gün düzenli olarak yapılan 30 dakika orta tempoda bir yürüyüş bile selülit oluşumunu engelleyecektir. Hele ki bir uzman yardımıyla kuvvet egzersizleri, pilates, yüzme gibi yapılan sporlar selülit oluşumunu engellemekte bire bir etkili olacaktır. Fakat unutmayalım ki bu uygulanan egzersizler, doğru bir beslenme programıyla daha etkili olacaktır.
19Hangi Besinler Selüliti Önleyebilir?
*Muz: İçeriğindeki çinko ve potasyum mineralleri kan akışını hızlandırır. Ayrıca karides, istiridye, balık, et, karaciğer, buğday tohumu, kabak çekirdeği, ayçiçeği çekirdeği, tüm tahıllar, ceviz, badem, yumurta, peynir ve süt çinko yönünden zengin besinlerdir. Potasyumun en önemli kaynakları ise; patates, kuru fasulye, mercimek, pancar, havuç ve ıspanaktır. *Salatalık: Eğer vücudunuz su tutuyorsa; selülit oluşumuna eğilim fazladır. Salatalık, diüretik etkisi ile vücudunuzun toksinlerden arınmasını sağlayabilir. *C ve E Vitamininden Zengin Besinler: Limon, portakal, greyfurt, domates, ıspanak, kayısı, soya fasulyesi, gibi meyve/sebzeler kolajen üretimini arttırarak selülite karşı koruyucudur. C vitamini, kolajen lifleri güçlendirerek derideki bozulmaları engeller. *Yağlı Balıklar: Omega-3 yağ asitleri yönünden zengin olan balıklar, vücuttaki inflamasyonu baskılayarak dolaşıma olumlu etkiler sağlar. Semizotu, yağlı balıklar, ceviz ve keten tohumu en iyi omega-3 kaynaklarındandır. *Yeşil Çay: Vücutta yağ yıkımının olması için metabolizma hızlandırıcı besinleri tüketmek gereklidir. Bunlardan biri de yeşil çaydır. Yeşil çayın içeriğindeki teobromin ve kafein, vücuttaki depo yağın çözülmesini destekleyerek selülitin oluşmasını engellemektedir.
20Gıda Takviyelerinin Kullanımı Nasıl Olmalıdır? Kullanmak Gerekli Mi?
*İlk olarak hangi ürünlerin gıda takviyesi, hangi ürünlerin sağlığa ilişkin ürün oldukları bilinmelidir ve ürünlerin etiket bilgisi okunmalıdır. Etiketlerde, günlük alınması gereken uygun doz belirtilmelidir. Çünkü vitamin ve minerallerin aşırı tüketimi vücutta toksik etkiye sebep olabilir. *Bitki ekstraktları veya bunlardan hazırlanmış olan ürünler standardize edilmelidir. *Bitkisel olan her gıda takviyesinin yan etkisinin olmadığı düşünülmemelidir. *Gıda takviyeleri yemek yerine (öğün) geçmediği ve küçük çocuklardan uzak tutulması gerektiği unutulmamalıdır. *Gıda takviyeleri, diyetle besin alımının yetersiz olması ve özel durumlarda gereksinimlerin artması gibi durumlarda doktor ya da diyetisyen tavsiyesiyle kullanılmalıdır.

Beden Kitle İndeksi Hesaplama

Beden Kitle Endeksi veya diğer adıyla Vücut Kitle Endeksi, vücudunuzdaki tahmini yağ oranını gösteren bir değerdir.

Siz de tablodaki değerleri yerine girerek Beden Kitle İndeksinizi hesaplayabilirsiniz. Çıkan sonuca göre Beden Kütle İndeksi kilonunuzun ideal, aşırı kilolu veya obez değerlerinde olup olmadığını öğrenebilirsiniz.


BOY KİLO ENDEKSİ kg/m2
İdeal Kilonun Altı < 18,49
İdeal Kilo 18.5 - 24,99
İdeal Kilonun Üzeri 25 - 29,99
1. Derece Obezde > 30
2. Derece Obezde > 30-35
Morbid Obez > 40